7 Aralık 2011 Çarşamba

Cezayir'de Digiturk

Dijital platform diye aldığım tam bir dijital fiyasko bu Digiturk.

Böyle aşkın ızdırabına tükürürüm arkadaş. Cezayir'de yaşıyorum, Türkiye’den alıp yurt dışında izlemek istesem alasını yaparım. Ama dedim ki her şeyiyle yasal olsun. Aradım kuzey Afrika bayisini dedim ben Digiturk alacam. Yolladı fiyat listesini. Sinema+spor+Afrika paketi aldım. Yani Türkiye’deki süper paket+Afrika paketi(3-5 Arapça Fransızca kanal var ekstradan). Ücret de hani çok cazip değil öyle, dedim olsun alalım. Hanım evde sıkılmasın bolca Türk kanalları olsun, akşamları da film izleriz, maça bakarız...

Satıcı kadın dedi "bi sorun var ama" neymiş de spor ve sinema paketini ayırmak zorundaymış bu yüzden iki kart gönderecekmiş. "ne alaka" dedim; önce anlatmak istemedi kabaca açıkladı ama ben ikna olmadım. Sonradan kendim araştırdım ki spor paketi benim üzerime açılmış ama sinema paketi Rusya’da bi adamın adına. Kadını sonradan arayıp sorunca anlattı, gerekli izinler falan alınamıyormuş o yüzden çok da yasal(!) olmayan yollardan böyle bir çözüm bulmuşlar. Ulusal kanalların bir kısmının Avrupa yayınları olduğu için onları izlemek durumundaymışız. Ki o kanallar zaten tam bir facia. Ne adam gibi film var belli bir saatten sonra ne bişey. Sürekli abuk sabuk yarışmalar. Reklamlar hem Almancı vs. neyse durumu kabullendik ve iki kart ile kullanmaya başladık. Spor paketinde KanalD, Star falan yok diğer ulusal kanallar ve spor kanalları var. Maçları izleyeceğimde bu kartı takıyorum. Diğer zamanlarda ise sinema paketinin olduğu karı takıp bütün ulusal kanalları ve sinema kanallarını izliyorum. Bu şekilde 1,5 sene izledim. Ta ki ağustos ayına kadar.

2011 ağustos ayında reciver bozuldu, aradım satıcıyı ulaşamadım. Türkiye’ye gitmiş. Neyse dedim bir hafta sonra ben de gideceğim idare edelim az daha. Mail yoluyla iletişim kurduk falan derken kadın demesin mi "Digiturk yeni bi uygulamaya geçti, artık her kart tek reciverda çalışacak." eee? "yani sizin iki kartınız olduğu için iki de reciver gerekecek." haydaaaa! Dedim bizim bozulan reciver ne olacak? İki sene garantiliydi bu? Tamam dedi kadın sizin reciverın yerine bi tane gönderelim ama ikincinin parasını alırız. Ayriyeten eski kartları da gönderin size yeni kartlar gönderip eşleştirme yapalım.

Neyse izin bitti, ben gelmeden önce İstanbul’daki dağıtıcı firmadan kargo ile iki kart iki de reciver geldi. Onları yanımda Cezayir’e götürdüm. Bir reciver parasını kadına yolladım, kart ve reciverları eşleştirdi iki reciver da çalışır hale geldi. Ama sorun bitmedi tabi.

Ulan tamam iki reciverı aldık da evde tek televizyon var? bi televizyon daha mı alacam ben? Kadın bana Türkiye’deyken önce dedi ki "bi aparat var iki reciverı birleştirip televizyona tek yayın verecek siz sadece kumandadan değiştireceksiniz" diye, sonradan inkâr etti ben böyle bi şey demedim zaten böyle bir şey mümkün değil diye. Hayda... yav maçtan filme geçerken insan reciver mı takıp çıkarır olmaz böyle saçmalık dedimse de bana bir çözüm üretilmedi. Zaten hiç bir konuda teknik destek verecek bilgi ve tecrübeye sahip değil satıcım. Sadece parayı alıyor sinyal gönderip yayını açıyor o kadar. Onu da maille yapıyor, merkezden hallediyorlar. Neyse gittim bi elektrik malzemeleri satan dükkâna anlattım yarım yamalak Fransızcamla, adam bi çözüm sundu. Allahtan bendeki televizyon uyumlu çıktı da hallettik. scart denen kabloyla sinema paketi yüklü kartın takılı olduğu reciverı bağladım televizyona. Sonra da sarı-mavi-beyaz(ses ve görüntü) kablolardan oluşan bi kabloyu da televizyonun yan tarafı ve reciverın arka tarafındaki girişlere takarak ikinci reciverı da bağladım. Televizyon kumandasından da av1 ve av2 den geçiş yapıyorum. İki reciverdan gelen kabloları disecq denen aletin lnb1 ve lnb2 yazan yerlerine taktım. Normalde bu disecq denen alet iki çanaktan gelen ayrı görüntüyü tek recvier ile ekrana veriyor. Ben disecq i ters mantıkla kullanıp girişleri çıkış çıkışı da giriş olarak kullandım. Yani çatıdan gelen kabloyu disecq üzerinde çıkış yazan yere taktım. Böylelikle çanaktan gelen sinyali biraz da seviyesini düşürerek iki recivera dağıttım. Hava kapalı ya da rüzgârlı, fırtınalı, yağışlı olduğu günlerde sinyal yetmiyor ve kullanmadığım reciverın kablosunu disecq üzerinden çıkartıyorum. Ancak yetiyor sinyal.

Vel hasılı vel kelam eziyet bu Digiturk. Hele hele yurt dışında izlemek tam bir ölüm.

6 Aralık 2011 Salı

Gaspçı ile pazarlığa girişmek


Yapılmış en aptalca dalgınlık listemin birinci sırasındaki eylem. Aklımın tavanına sıçayım, hala hatırladıkça kendime söverim.

2006'dan beri Cezayir’de yaşıyorum. Bazen arkadaşlarla bazen kendi başıma çıkar gezerim. 2007 yılında bir cuma günü (resmi tatil) kendi başıma dolaşmaya çıktım. Yaşadığım şehir Constantin’den 80 km. uzaklıktaki liman şehri Skikda'ya gideceğim. Lojmandaki arkadaşlardan birisi nereye gideceğimi sordu ve ben de söyledim. "Beraber çıkalım" diye her ne kadar ısrar ettiyse de "Yanlış anlama ama bugün yalnız çıkasım var" dedim. Atladım arabaya gittim skikda'ya. Le Grand Plage dedikleri biraz şehrin dışındaki plaja gittim. Arabayı uygun bir yere koydum. Yeni aldığım Sony Ericsson K800'ü cebime, patronun hediye olarak verdiği iPhone'u arabanın torpidosuna koyarak dışarı çıktım. Sahil boyunca uzanan tepenin üzerinde bulunan patikadan sigara içe içe, yeni aldığım Sony Ericsson K800 ile fotoğraf çeke çeke gidiyorum. Yürüdüğüm patika şuradan görülebilir: http://twitpic.com/7ehiaq

O esnada yanımdan 17-18 yaşlarında, orta boylu, zayıf, tek yumrukla ağzını yüzünü dağıtabileceğim tipte bir çocuk geçiyordu ve durup saati sordu. Söyledim. Beni geçip gitti. Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi sahile paralel uzanan patika yol dağın şekline göre kıvrım kıvrım ilerliyor. Neyse ben yaklaşık 15-20 metre daha yürüdükten sonra sağa doğru kıvrılan patikadan dönmemle karnıma dayanmış abartısız 30 cm’lik bıçağı fark etmem bir oldu. Az önce yanımdan geçen orospu çocuğunun ta kendisiydi. Cebimi işaret ederek "telefonu ver" dedi. Tamam, sakin ol gibisinden hareketler yapıp çıkardım usulca. Ülkemizde cep telefonunu alıp sim kartı geri veren gaspçılar bulunduğunu bildiğimden "Bari sim kartla hafıza kartını ver esteban" diye haykırdım. Telefonu açmayı falan denedi o ara koduğumun k800'ü bir türlü açılmadı. Ver ben çıkarıp alıyım telefonu al siktir git babında bir şeyler anlatmaya çalıştım ama o ara telefonu alıp kaçacağımı düşünen gaspçı şerefsizi bıçağı tekrar karnıma doğrulttu. Bir hamleyle bıçağı tutan elini yakaladım ama o anki panik ve heyecanla elimin kolumun dermanı kesilmiş olacak ki kolunu kurtardı şerefsiz piç. Sonra bir tekme ile beni kendimden uzaklaştırdı.

İşte o an zaten tam anlamıyla çalışmayan vücut ve beyin fonksiyonlarımı zorlayarak süper, dâhiyane, bir o kadar parlak bir fikir ürettim lanet olası zihnimde. Gaspçı ile pazarlık yapacaktım. Yine el kol hareketleriyle sakin ol diyerek elimi cüzdanıma attım. Cüzdandan 4-5 bin dinar (o zamanın parasıyla 40-50 Euro ediyor, benim telefon 30 bin dinar) çıkararak "al bunu telefonu ver" dedim. Tabi yemedi. Orospu çocuğu şerefsiz gaspçı benim süpersonik fikrim karşısında hem telefonu hem parayı alıp küfürler ederek yerden aldığı taşları bana fırlatmaya başladı. Ben de tabanları yağlayarak kaçarken kendi kendime küfürler etmeye başladım. Allahtan cüzdanı bari kaptırmadım zira cüzdanda hala para vardı. Yaklaşık bir 300-400 Euro ve 8-10 bin dinar daha...

O gün bugün hala aklıma geldikçe hem güler hem sinirlenirim. Siz siz olun gaspçı ile pazarlığa girişmeyin. Hele hele yabancısı olduğunuz bir ülkede. İlk olarak neyi kaptırmışsanız verin gitsin. Arkanıza bakmadan uzaklaşın oradan.

ekşi sözlük için: tıkla

13 Kasım 2011 Pazar

Döviz getirirken ve çıkarırken neler yapılır?



Cezayir gelip giderken dövizle ilgili sıkıntılar yaşayabileceğiniz bir ülke. Normal şartlarda serbest piyasada döviz alıp satmak yasak. Şayet yanında döviz varsa girerken, pasaport kontrolü ile bagaj arasında bir polisten geçerken deklere etmek gerekiyor. Deklere ettikten sonra bir bankaya gidip bozdurman ve bozdurduğun tutarın dekontunu saklayıp çıkarken ilgili polise yine deklere etmen gerek. Tabi arada fark olmamalı. Yani girerken yanında 1.000 € var, bankadan 500 € bozdurmuşsun ama çıkarken yanında 200 € varsa nerede bu 300 € diye sorarlar. Bankada 1€: 102-103 dinar yapıyor. Şimdi sen boş ver bu anlatıklarımı şunu dinle:


Yolda sokakta elinde desteyle dinar kaldırım kenarlarında şehrin kalabalık yerlerinde bekleyen ayaklı döviz tacirleri var. Onlara gidersin pazarlık yaparsın, yabancı olduğunu hemen anlarlar ve fiyat söylerler. Şu anda serbest piyasada 1€: 145 dinar falan yapıyor. Verirsin 50-100 € bozdurursun. Fakat yanında çok fazla döviz varsa belli etmemelisin. Kapkaç ve gasp çok fazla. Mümkünse bir Cezayirli tanıdık ile birlikte bu işi yapmak en iyi yol. Hem sahte para olayına da maruz kalmazsın. Bu sayede ne girerken deklere yaparsın ne çıkarken. Çıkarken de sorarlarsa yok dersin yada elinde bulunan az miktarda €'yu gösterirsin. Zaten 200-300 € ya bir şey demezler. Fakat yanında daha yüklü miktarda € varsa saklaman gerek çıkarken. Zira bazen tam uçağa giren tünelde çok sıkı arama yapabiliyorlar. Dışarı döviz çıkarmak yasak ve cezası var. Gerçi cezaya kalmadan elindeki dövizin bir kısmına el koyup hadi git de diyebilir çıkıştaki polis. Hiç bir hak da iddia edemez arkadan baka baka gidersin.

29 Mart 2011 Salı

Başkent Alger / Şehitlik Anıtı ve Savaş Müzesi


Merhaba sevgili okurlarım... demek isterdim ama demeyeceğim. Zira henüz pek bir izleyicim yok burda. Daha önceki blog, hem adı hem de içeriği itibariyle spor ağırlıklı olduğu için Cezayir ile ilgili olan yazıları bu bloğa taşıdım ve henüz hatrı sayılır bir izleyici kitlesine sahip değilim.

Neyse efendim bu alakasız girişten sonra gelelim yeni yazımıza. Başlıktan ve yukarıda gördüğünüz fotoğraftan da anlaşılacağı gibi yazımız Alger'de bulunan  Şehitlik Anıtı ve Savaş Müzesi ile alakalı.


Yazıya başlamadan önce içeriye fotoğraf makinesi almayan ve devasa anıtın üzerine telefon/telsiz vericisi koyan zihniyete selam etmek istiyorum. Allah sizi bildiği gibi yapsın emi. Nedir yani içeriye fotoğraf makinesi ve cep telefonu almamak. Geçen yaz Efes müzesini gezdim ve dilediğimce fotoğraf çektim. Tek kural: Flaş yasak, o kadar. Ama konu Cezayir olunca diğer bütün şeylere gibi şaşırmamak gerek: Normal... İşte bu yüzden müzenin içerisinde fotoğraf çekemedik. Hemen hatırlatayım, Savaş Müzesi anıtın hemen altında. Yukarıdaki fotoğrafa göre soldaki ayağın altından giriliyor. İçeriye girerken cüz'i bir ücret ödüyor ve emanet kutularına telefon, kamera ve fotoğraf makinelerinizi bırakıyorsunuz. Gerçi ben cep telefonumu bırakmayı unutmuşum, istesem fotoğraf çekebilirdim ama çok geç fark ettim. O yüzden görsel destek olmadan anlatacağım.


İçeriye girdiğim andan itibaren bir savaş alanını gezer gibi bir hisse kapıldım. Her tarafta kılıçlar, hançerler, silahlar, cephaneler... Sonra önünüze çıkan belgeler, fotoğraflar, tablolar. O yıllara ait her şey. Ve çok ilginç ki belgelerin çoğu Fransızca. Yazışmalar, gazeteler, kararnameler vep Fransızca yazılmış. Sanırım o dönemlerde Arapçanın yasak olmasıyla alakalı, yada ben öyle biliyorum emin değilim. Bağımsızlık savaşının ve Cezayir tarihinin önemli isimlerine ait belgeler, eşyalar falan da var. Mesela Emir Abdülkadir'e ait silahları, hançerleri falan gördüm içeride. Materyal olarak oldukça zengin bir müze. Bazı gereksiz ve benzer şeyler de yok değil. Ama gelecek nesiller için önemli kalıntılar var. Umarım yıllar geçtikçe bu müzede anlatılanları ve yaşananları daha iyi anlarlar. Zira bugünün insanları çok anlamış gibi görünmüyor. Bu kanıya da şöyle vardım, eğer daha çok kişinin bilmesini, görmesini, anlamasını isteseler görüntü ve fotoğraf alma konusunda yasak koymazlar. Ki zaten bu müzenin anlamını birazcık kavraslar ülkede anında Fransızca yasaklanır. Zaten buna bir türlü kafam basmıyor: Fransızlar yıllarca zulüm etmişler, binlerce insanı genç yaşlı demenden katletmişler ve ülkede halen inanılmaz bir Franszı sempatisi var. Hayret etmemek elde değil...

Hergün evden çıkarken karısıyla helalleşen insanları neden geri dönmediğini, sabah dışarı çıkıldığında yol boyunca sıralı cesetlerin sebebini ve dökülen onca kanın sebebini bu müzede bulmak mümkün. O dönemden kalma bir giyotin, hepi topu iki metrelik bir uçaksavarla düşürülmüş bir pervaneli uçak ve nicesi. yakın tarihe ışık tutuyor hepsi. Ama tabi dediğim gibi sadece anlayana, ders çıkarabilene.

Müzeyi gezdik, telefonlarımız ve fotoğraf makinelerimizi geri aldık ve tam çıkarken iki taraftan aşağıya inilen bir yer daha gördük girişin hemen karşında. aşağıda ne var diye sorudğumuzda "Girin bakın güzel şeyler var, bir yandan da Kur'an okunuyor" dedi görevli. Merak edip aşağıya da indik. ama ne yalan söyleyim aşağıda ne olup bittiğini gerçekten anlamadım. Sadece görsel olarak güzel bir yer yapmışlar onu anladım. Zaten tam çıkmak üzereyken tekrar girdiğimiz için biraz da acele ederek gezdik içeriyi. O anda fotoğraf makinemizi aldığımız için bir kaç kare çekebildim. Flaş kullanamadığım için ortada duran ilginç taşın ne olduğunu anlatan açıklayıcı tabelayı net çekemedim. Henüz sorma fırsatım da olmadığı için hakkında en ufak bir bilgim yok, bir kaç Cezayirliye sorup öğrenirsem buraya da yazarım. Bu fotoğraflar da Müzenin daha altında bulunan ilginç mekandan:

 

 


21 Şubat 2011 Pazartesi

Cezayir Vizesi için gereken evraklar

İstanbul Cezayir Başkonsolosluğu
 
Ankara İkametli Pasaport Sahipleri Haricinde Diğer Bütün İllerde İkamet Eden Kişiler Vize Başvurularını İstanbul Cezayir Başkonsolosluğuna Yapabilmektedir.

 Cezayir Vizesi Başvurularının Süreleri ;
 Ticari Vize Başvurusu ; 3 İş Günü
 Turistik Vize Başvurusu ; 3 İş Günü

 Cezayir Ticari Vizesi ;
 *2 Adet Yeni Çekilmiş Arka Fonu Beyaz Vesikalık Fotoğraf
 *En Az 6 Ay Geçerliliği Olan Pasaport
 *2 Adet Tam Doldurulmuş ve İmzalanmış Cezayir Vizesi Başvuru Formu
 *Şirket Antetli Kağıdına Yazılmış Seyahat Detaylarını Belirten ve Masrafların Şirket Tarafından Ödeneceğini Taahhüt Eden Kaşeli İmzalı Dilekçe
 *Şirket Faaliyet Belgesi (fotokopi)
 *Şirket Vergi Levhası (fotokopi)
 *Şirket Ticaret Sicil Gazetesi (fotokopi)
 *Şirket İmza Sirküleri (fotokopi)
 *Şirket Banka Hesapları
 *Ssk İşe Giriş Bildirgesi (imza yetkilisi olmayan kişilerden)
 *Maaş Bordrosu
 *Ticari Seyahat Açıklamalı Davetiye
 *Otel Rezervasyonu
 *Uçak Bileti Rezervasyonu

 Cezayir Turist Vizesi ;
 
*2 Adet Yeni Çekilmiş Arka Fonu Beyaz Vesikalık Fotoğraf
 *En Az 6 Ay Geçerliliği Olan Pasaport
 *2 Adet Tam Doldurulmuş ve İmzalanmış Cezayir Vizesi Başvuru Formu
 *Şirket Antetli Kağıdına Yazılmış Seyahat Detaylarını Belirten Kaşeli İmzalı Dilekçe
 *Şirket Faaliyet Belgesi (fotokopi)
 *Şirket Vergi Levhası (fotokopi)
 *Şirket Ticaret Sicil Gazetesi (fotokopi)
 *Şirket İmza Sirküleri (fotokopi)
 *Kişisel Banka Hesapları
 *Ssk İşe Giriş Bildirgesi (imza yetkilisi olmayan kişilerden)
 *Maaş Bordrosu
 *Başvuru Sahibinin İkametgah Senedi
 *Otel Rezervasyonu veya Davetiye
 *Uçak Bileti Rezervasyonu

 Asker,Doktor,Emekli,Ev Hanımı,Öğrenci Turist Vizesi Başvurularında Kişinin Durumunu Belgeleyen Evraklar İstenmektedir.

 Not ; Büyükelçilik-Konsolosluk İstenilen Belgeler Dışında Ek Evrak Talep Edebilir.
 Diplomatik,Hizmet,Hususi Pasaport Sahiplerinden Seyahatlerinde Üç Aya Kadar Kalışlarda Vize İstenmiyor.

(bir aracı kurumun sayfasından alıntı)