7 Aralık 2011 Çarşamba

Cezayir'de Digiturk

Dijital platform diye aldığım tam bir dijital fiyasko bu Digiturk.

Böyle aşkın ızdırabına tükürürüm arkadaş. Cezayir'de yaşıyorum, Türkiye’den alıp yurt dışında izlemek istesem alasını yaparım. Ama dedim ki her şeyiyle yasal olsun. Aradım kuzey Afrika bayisini dedim ben Digiturk alacam. Yolladı fiyat listesini. Sinema+spor+Afrika paketi aldım. Yani Türkiye’deki süper paket+Afrika paketi(3-5 Arapça Fransızca kanal var ekstradan). Ücret de hani çok cazip değil öyle, dedim olsun alalım. Hanım evde sıkılmasın bolca Türk kanalları olsun, akşamları da film izleriz, maça bakarız...

Satıcı kadın dedi "bi sorun var ama" neymiş de spor ve sinema paketini ayırmak zorundaymış bu yüzden iki kart gönderecekmiş. "ne alaka" dedim; önce anlatmak istemedi kabaca açıkladı ama ben ikna olmadım. Sonradan kendim araştırdım ki spor paketi benim üzerime açılmış ama sinema paketi Rusya’da bi adamın adına. Kadını sonradan arayıp sorunca anlattı, gerekli izinler falan alınamıyormuş o yüzden çok da yasal(!) olmayan yollardan böyle bir çözüm bulmuşlar. Ulusal kanalların bir kısmının Avrupa yayınları olduğu için onları izlemek durumundaymışız. Ki o kanallar zaten tam bir facia. Ne adam gibi film var belli bir saatten sonra ne bişey. Sürekli abuk sabuk yarışmalar. Reklamlar hem Almancı vs. neyse durumu kabullendik ve iki kart ile kullanmaya başladık. Spor paketinde KanalD, Star falan yok diğer ulusal kanallar ve spor kanalları var. Maçları izleyeceğimde bu kartı takıyorum. Diğer zamanlarda ise sinema paketinin olduğu karı takıp bütün ulusal kanalları ve sinema kanallarını izliyorum. Bu şekilde 1,5 sene izledim. Ta ki ağustos ayına kadar.

2011 ağustos ayında reciver bozuldu, aradım satıcıyı ulaşamadım. Türkiye’ye gitmiş. Neyse dedim bir hafta sonra ben de gideceğim idare edelim az daha. Mail yoluyla iletişim kurduk falan derken kadın demesin mi "Digiturk yeni bi uygulamaya geçti, artık her kart tek reciverda çalışacak." eee? "yani sizin iki kartınız olduğu için iki de reciver gerekecek." haydaaaa! Dedim bizim bozulan reciver ne olacak? İki sene garantiliydi bu? Tamam dedi kadın sizin reciverın yerine bi tane gönderelim ama ikincinin parasını alırız. Ayriyeten eski kartları da gönderin size yeni kartlar gönderip eşleştirme yapalım.

Neyse izin bitti, ben gelmeden önce İstanbul’daki dağıtıcı firmadan kargo ile iki kart iki de reciver geldi. Onları yanımda Cezayir’e götürdüm. Bir reciver parasını kadına yolladım, kart ve reciverları eşleştirdi iki reciver da çalışır hale geldi. Ama sorun bitmedi tabi.

Ulan tamam iki reciverı aldık da evde tek televizyon var? bi televizyon daha mı alacam ben? Kadın bana Türkiye’deyken önce dedi ki "bi aparat var iki reciverı birleştirip televizyona tek yayın verecek siz sadece kumandadan değiştireceksiniz" diye, sonradan inkâr etti ben böyle bi şey demedim zaten böyle bir şey mümkün değil diye. Hayda... yav maçtan filme geçerken insan reciver mı takıp çıkarır olmaz böyle saçmalık dedimse de bana bir çözüm üretilmedi. Zaten hiç bir konuda teknik destek verecek bilgi ve tecrübeye sahip değil satıcım. Sadece parayı alıyor sinyal gönderip yayını açıyor o kadar. Onu da maille yapıyor, merkezden hallediyorlar. Neyse gittim bi elektrik malzemeleri satan dükkâna anlattım yarım yamalak Fransızcamla, adam bi çözüm sundu. Allahtan bendeki televizyon uyumlu çıktı da hallettik. scart denen kabloyla sinema paketi yüklü kartın takılı olduğu reciverı bağladım televizyona. Sonra da sarı-mavi-beyaz(ses ve görüntü) kablolardan oluşan bi kabloyu da televizyonun yan tarafı ve reciverın arka tarafındaki girişlere takarak ikinci reciverı da bağladım. Televizyon kumandasından da av1 ve av2 den geçiş yapıyorum. İki reciverdan gelen kabloları disecq denen aletin lnb1 ve lnb2 yazan yerlerine taktım. Normalde bu disecq denen alet iki çanaktan gelen ayrı görüntüyü tek recvier ile ekrana veriyor. Ben disecq i ters mantıkla kullanıp girişleri çıkış çıkışı da giriş olarak kullandım. Yani çatıdan gelen kabloyu disecq üzerinde çıkış yazan yere taktım. Böylelikle çanaktan gelen sinyali biraz da seviyesini düşürerek iki recivera dağıttım. Hava kapalı ya da rüzgârlı, fırtınalı, yağışlı olduğu günlerde sinyal yetmiyor ve kullanmadığım reciverın kablosunu disecq üzerinden çıkartıyorum. Ancak yetiyor sinyal.

Vel hasılı vel kelam eziyet bu Digiturk. Hele hele yurt dışında izlemek tam bir ölüm.

6 Aralık 2011 Salı

Gaspçı ile pazarlığa girişmek


Yapılmış en aptalca dalgınlık listemin birinci sırasındaki eylem. Aklımın tavanına sıçayım, hala hatırladıkça kendime söverim.

2006'dan beri Cezayir’de yaşıyorum. Bazen arkadaşlarla bazen kendi başıma çıkar gezerim. 2007 yılında bir cuma günü (resmi tatil) kendi başıma dolaşmaya çıktım. Yaşadığım şehir Constantin’den 80 km. uzaklıktaki liman şehri Skikda'ya gideceğim. Lojmandaki arkadaşlardan birisi nereye gideceğimi sordu ve ben de söyledim. "Beraber çıkalım" diye her ne kadar ısrar ettiyse de "Yanlış anlama ama bugün yalnız çıkasım var" dedim. Atladım arabaya gittim skikda'ya. Le Grand Plage dedikleri biraz şehrin dışındaki plaja gittim. Arabayı uygun bir yere koydum. Yeni aldığım Sony Ericsson K800'ü cebime, patronun hediye olarak verdiği iPhone'u arabanın torpidosuna koyarak dışarı çıktım. Sahil boyunca uzanan tepenin üzerinde bulunan patikadan sigara içe içe, yeni aldığım Sony Ericsson K800 ile fotoğraf çeke çeke gidiyorum. Yürüdüğüm patika şuradan görülebilir: http://twitpic.com/7ehiaq

O esnada yanımdan 17-18 yaşlarında, orta boylu, zayıf, tek yumrukla ağzını yüzünü dağıtabileceğim tipte bir çocuk geçiyordu ve durup saati sordu. Söyledim. Beni geçip gitti. Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi sahile paralel uzanan patika yol dağın şekline göre kıvrım kıvrım ilerliyor. Neyse ben yaklaşık 15-20 metre daha yürüdükten sonra sağa doğru kıvrılan patikadan dönmemle karnıma dayanmış abartısız 30 cm’lik bıçağı fark etmem bir oldu. Az önce yanımdan geçen orospu çocuğunun ta kendisiydi. Cebimi işaret ederek "telefonu ver" dedi. Tamam, sakin ol gibisinden hareketler yapıp çıkardım usulca. Ülkemizde cep telefonunu alıp sim kartı geri veren gaspçılar bulunduğunu bildiğimden "Bari sim kartla hafıza kartını ver esteban" diye haykırdım. Telefonu açmayı falan denedi o ara koduğumun k800'ü bir türlü açılmadı. Ver ben çıkarıp alıyım telefonu al siktir git babında bir şeyler anlatmaya çalıştım ama o ara telefonu alıp kaçacağımı düşünen gaspçı şerefsizi bıçağı tekrar karnıma doğrulttu. Bir hamleyle bıçağı tutan elini yakaladım ama o anki panik ve heyecanla elimin kolumun dermanı kesilmiş olacak ki kolunu kurtardı şerefsiz piç. Sonra bir tekme ile beni kendimden uzaklaştırdı.

İşte o an zaten tam anlamıyla çalışmayan vücut ve beyin fonksiyonlarımı zorlayarak süper, dâhiyane, bir o kadar parlak bir fikir ürettim lanet olası zihnimde. Gaspçı ile pazarlık yapacaktım. Yine el kol hareketleriyle sakin ol diyerek elimi cüzdanıma attım. Cüzdandan 4-5 bin dinar (o zamanın parasıyla 40-50 Euro ediyor, benim telefon 30 bin dinar) çıkararak "al bunu telefonu ver" dedim. Tabi yemedi. Orospu çocuğu şerefsiz gaspçı benim süpersonik fikrim karşısında hem telefonu hem parayı alıp küfürler ederek yerden aldığı taşları bana fırlatmaya başladı. Ben de tabanları yağlayarak kaçarken kendi kendime küfürler etmeye başladım. Allahtan cüzdanı bari kaptırmadım zira cüzdanda hala para vardı. Yaklaşık bir 300-400 Euro ve 8-10 bin dinar daha...

O gün bugün hala aklıma geldikçe hem güler hem sinirlenirim. Siz siz olun gaspçı ile pazarlığa girişmeyin. Hele hele yabancısı olduğunuz bir ülkede. İlk olarak neyi kaptırmışsanız verin gitsin. Arkanıza bakmadan uzaklaşın oradan.

ekşi sözlük için: tıkla

13 Kasım 2011 Pazar

Döviz getirirken ve çıkarırken neler yapılır?



Cezayir gelip giderken dövizle ilgili sıkıntılar yaşayabileceğiniz bir ülke. Normal şartlarda serbest piyasada döviz alıp satmak yasak. Şayet yanında döviz varsa girerken, pasaport kontrolü ile bagaj arasında bir polisten geçerken deklere etmek gerekiyor. Deklere ettikten sonra bir bankaya gidip bozdurman ve bozdurduğun tutarın dekontunu saklayıp çıkarken ilgili polise yine deklere etmen gerek. Tabi arada fark olmamalı. Yani girerken yanında 1.000 € var, bankadan 500 € bozdurmuşsun ama çıkarken yanında 200 € varsa nerede bu 300 € diye sorarlar. Bankada 1€: 102-103 dinar yapıyor. Şimdi sen boş ver bu anlatıklarımı şunu dinle:


Yolda sokakta elinde desteyle dinar kaldırım kenarlarında şehrin kalabalık yerlerinde bekleyen ayaklı döviz tacirleri var. Onlara gidersin pazarlık yaparsın, yabancı olduğunu hemen anlarlar ve fiyat söylerler. Şu anda serbest piyasada 1€: 145 dinar falan yapıyor. Verirsin 50-100 € bozdurursun. Fakat yanında çok fazla döviz varsa belli etmemelisin. Kapkaç ve gasp çok fazla. Mümkünse bir Cezayirli tanıdık ile birlikte bu işi yapmak en iyi yol. Hem sahte para olayına da maruz kalmazsın. Bu sayede ne girerken deklere yaparsın ne çıkarken. Çıkarken de sorarlarsa yok dersin yada elinde bulunan az miktarda €'yu gösterirsin. Zaten 200-300 € ya bir şey demezler. Fakat yanında daha yüklü miktarda € varsa saklaman gerek çıkarken. Zira bazen tam uçağa giren tünelde çok sıkı arama yapabiliyorlar. Dışarı döviz çıkarmak yasak ve cezası var. Gerçi cezaya kalmadan elindeki dövizin bir kısmına el koyup hadi git de diyebilir çıkıştaki polis. Hiç bir hak da iddia edemez arkadan baka baka gidersin.

29 Mart 2011 Salı

Başkent Alger / Şehitlik Anıtı ve Savaş Müzesi


Merhaba sevgili okurlarım... demek isterdim ama demeyeceğim. Zira henüz pek bir izleyicim yok burda. Daha önceki blog, hem adı hem de içeriği itibariyle spor ağırlıklı olduğu için Cezayir ile ilgili olan yazıları bu bloğa taşıdım ve henüz hatrı sayılır bir izleyici kitlesine sahip değilim.

Neyse efendim bu alakasız girişten sonra gelelim yeni yazımıza. Başlıktan ve yukarıda gördüğünüz fotoğraftan da anlaşılacağı gibi yazımız Alger'de bulunan  Şehitlik Anıtı ve Savaş Müzesi ile alakalı.


Yazıya başlamadan önce içeriye fotoğraf makinesi almayan ve devasa anıtın üzerine telefon/telsiz vericisi koyan zihniyete selam etmek istiyorum. Allah sizi bildiği gibi yapsın emi. Nedir yani içeriye fotoğraf makinesi ve cep telefonu almamak. Geçen yaz Efes müzesini gezdim ve dilediğimce fotoğraf çektim. Tek kural: Flaş yasak, o kadar. Ama konu Cezayir olunca diğer bütün şeylere gibi şaşırmamak gerek: Normal... İşte bu yüzden müzenin içerisinde fotoğraf çekemedik. Hemen hatırlatayım, Savaş Müzesi anıtın hemen altında. Yukarıdaki fotoğrafa göre soldaki ayağın altından giriliyor. İçeriye girerken cüz'i bir ücret ödüyor ve emanet kutularına telefon, kamera ve fotoğraf makinelerinizi bırakıyorsunuz. Gerçi ben cep telefonumu bırakmayı unutmuşum, istesem fotoğraf çekebilirdim ama çok geç fark ettim. O yüzden görsel destek olmadan anlatacağım.


İçeriye girdiğim andan itibaren bir savaş alanını gezer gibi bir hisse kapıldım. Her tarafta kılıçlar, hançerler, silahlar, cephaneler... Sonra önünüze çıkan belgeler, fotoğraflar, tablolar. O yıllara ait her şey. Ve çok ilginç ki belgelerin çoğu Fransızca. Yazışmalar, gazeteler, kararnameler vep Fransızca yazılmış. Sanırım o dönemlerde Arapçanın yasak olmasıyla alakalı, yada ben öyle biliyorum emin değilim. Bağımsızlık savaşının ve Cezayir tarihinin önemli isimlerine ait belgeler, eşyalar falan da var. Mesela Emir Abdülkadir'e ait silahları, hançerleri falan gördüm içeride. Materyal olarak oldukça zengin bir müze. Bazı gereksiz ve benzer şeyler de yok değil. Ama gelecek nesiller için önemli kalıntılar var. Umarım yıllar geçtikçe bu müzede anlatılanları ve yaşananları daha iyi anlarlar. Zira bugünün insanları çok anlamış gibi görünmüyor. Bu kanıya da şöyle vardım, eğer daha çok kişinin bilmesini, görmesini, anlamasını isteseler görüntü ve fotoğraf alma konusunda yasak koymazlar. Ki zaten bu müzenin anlamını birazcık kavraslar ülkede anında Fransızca yasaklanır. Zaten buna bir türlü kafam basmıyor: Fransızlar yıllarca zulüm etmişler, binlerce insanı genç yaşlı demenden katletmişler ve ülkede halen inanılmaz bir Franszı sempatisi var. Hayret etmemek elde değil...

Hergün evden çıkarken karısıyla helalleşen insanları neden geri dönmediğini, sabah dışarı çıkıldığında yol boyunca sıralı cesetlerin sebebini ve dökülen onca kanın sebebini bu müzede bulmak mümkün. O dönemden kalma bir giyotin, hepi topu iki metrelik bir uçaksavarla düşürülmüş bir pervaneli uçak ve nicesi. yakın tarihe ışık tutuyor hepsi. Ama tabi dediğim gibi sadece anlayana, ders çıkarabilene.

Müzeyi gezdik, telefonlarımız ve fotoğraf makinelerimizi geri aldık ve tam çıkarken iki taraftan aşağıya inilen bir yer daha gördük girişin hemen karşında. aşağıda ne var diye sorudğumuzda "Girin bakın güzel şeyler var, bir yandan da Kur'an okunuyor" dedi görevli. Merak edip aşağıya da indik. ama ne yalan söyleyim aşağıda ne olup bittiğini gerçekten anlamadım. Sadece görsel olarak güzel bir yer yapmışlar onu anladım. Zaten tam çıkmak üzereyken tekrar girdiğimiz için biraz da acele ederek gezdik içeriyi. O anda fotoğraf makinemizi aldığımız için bir kaç kare çekebildim. Flaş kullanamadığım için ortada duran ilginç taşın ne olduğunu anlatan açıklayıcı tabelayı net çekemedim. Henüz sorma fırsatım da olmadığı için hakkında en ufak bir bilgim yok, bir kaç Cezayirliye sorup öğrenirsem buraya da yazarım. Bu fotoğraflar da Müzenin daha altında bulunan ilginç mekandan:

 

 


21 Şubat 2011 Pazartesi

Cezayir Vizesi için gereken evraklar

İstanbul Cezayir Başkonsolosluğu
 
Ankara İkametli Pasaport Sahipleri Haricinde Diğer Bütün İllerde İkamet Eden Kişiler Vize Başvurularını İstanbul Cezayir Başkonsolosluğuna Yapabilmektedir.

 Cezayir Vizesi Başvurularının Süreleri ;
 Ticari Vize Başvurusu ; 3 İş Günü
 Turistik Vize Başvurusu ; 3 İş Günü

 Cezayir Ticari Vizesi ;
 *2 Adet Yeni Çekilmiş Arka Fonu Beyaz Vesikalık Fotoğraf
 *En Az 6 Ay Geçerliliği Olan Pasaport
 *2 Adet Tam Doldurulmuş ve İmzalanmış Cezayir Vizesi Başvuru Formu
 *Şirket Antetli Kağıdına Yazılmış Seyahat Detaylarını Belirten ve Masrafların Şirket Tarafından Ödeneceğini Taahhüt Eden Kaşeli İmzalı Dilekçe
 *Şirket Faaliyet Belgesi (fotokopi)
 *Şirket Vergi Levhası (fotokopi)
 *Şirket Ticaret Sicil Gazetesi (fotokopi)
 *Şirket İmza Sirküleri (fotokopi)
 *Şirket Banka Hesapları
 *Ssk İşe Giriş Bildirgesi (imza yetkilisi olmayan kişilerden)
 *Maaş Bordrosu
 *Ticari Seyahat Açıklamalı Davetiye
 *Otel Rezervasyonu
 *Uçak Bileti Rezervasyonu

 Cezayir Turist Vizesi ;
 
*2 Adet Yeni Çekilmiş Arka Fonu Beyaz Vesikalık Fotoğraf
 *En Az 6 Ay Geçerliliği Olan Pasaport
 *2 Adet Tam Doldurulmuş ve İmzalanmış Cezayir Vizesi Başvuru Formu
 *Şirket Antetli Kağıdına Yazılmış Seyahat Detaylarını Belirten Kaşeli İmzalı Dilekçe
 *Şirket Faaliyet Belgesi (fotokopi)
 *Şirket Vergi Levhası (fotokopi)
 *Şirket Ticaret Sicil Gazetesi (fotokopi)
 *Şirket İmza Sirküleri (fotokopi)
 *Kişisel Banka Hesapları
 *Ssk İşe Giriş Bildirgesi (imza yetkilisi olmayan kişilerden)
 *Maaş Bordrosu
 *Başvuru Sahibinin İkametgah Senedi
 *Otel Rezervasyonu veya Davetiye
 *Uçak Bileti Rezervasyonu

 Asker,Doktor,Emekli,Ev Hanımı,Öğrenci Turist Vizesi Başvurularında Kişinin Durumunu Belgeleyen Evraklar İstenmektedir.

 Not ; Büyükelçilik-Konsolosluk İstenilen Belgeler Dışında Ek Evrak Talep Edebilir.
 Diplomatik,Hizmet,Hususi Pasaport Sahiplerinden Seyahatlerinde Üç Aya Kadar Kalışlarda Vize İstenmiyor.

(bir aracı kurumun sayfasından alıntı)

20 Şubat 2011 Pazar

Vize alabilmek için davetiye örneği




                                                INVITATION
         Dans le cadre d’une visite commercial au sein de Notre société nous invitons Monsieur ..........(Soyisim İsim)......... a se rendre en Algerie.
Pour cela on vous sollicite Monsieur de bien vouloir accorder a monsieur ..........(Soyisim İsim)......... Un visa d’affaire longue dureé a compter de son entrée en Algerie.
        On vous informe par ailleurs que la prise en charge totale (nourriture, hébergement et transport) de cette personne  sera a la charge de la société ..........(Şirket İsmi).........
 Veuillez agréer Monsieur le directeur nos salutations les plus distinguées.        


Cezayir'e gelebilmek için öncelikle vizeye ihtiyacınız olacak. Bu vizeleri Cezayir Ankara yada İstanbul Büyükelçiliklerinden alabilirsiniz. Kişisel başvuru da yapsanız, şirket olarak da başvuru yapsanız işleri daha kolaylaştırmak için davetiyeye ihtiyacınız olacak. Davetiyeniz varsa 3-4 gün içerisinde vizeniz hazır. Bu davetiyeyi Cezayir'de faaliyet gösteren bir firma yollarsa hiç bir sıkıntı yaşamaz vizenizi hemen alırsınız. Vize metninde Cezayir seyahatiniz boyunca bu şirket tarafından ulaşım, barınma, yiyecek vs. masrafların davetiye gönderen şirket tarafından karşılanacağı yazıyor.

Biz o kadar fakirdik ki


Biz o kadar fakirdik ki babam bize yatak bile alamıyordu.
Cezayir dinarının üzerinde yattık yıllarca :))

19 Şubat 2011 Cumartesi

Air Algerie / Cezayir Havayolları

Pırpır uçaklarla fantastik, yerel uçuşlar yapabileceğiniz uçak firması. Pırpır uçakları sanırım tarif etmeye gerek yok, 50-60 kişilik, kanatlarında jet motor yerine pervaneli motorlar bulunan, hava boşluklarında insanın içinde büyük boşluklar ve tahribatlar bırakabilen uçaklar.

Yurtdışından gelişlerde hiç tercih etmediğim firmadır ayrıca. Her ne kadar zaman zaman lanet ederek binsem de; Cezayir'e gelirken kullanılması gereken hava yolu Air Algerie değil, THY'dir. Ama Cezayir içinde seyahat edecekseniz mecburen Air Algerie'yi kullanacaksınız, hazırlıklı olun.

Bir kere bu hava yolunun rötarsız kalkması sürpriz olur. Öyle garip uçuş saatleri vardır ki, aynı şehre birer saat arayla 3-4 uçuş görürsünüz ekranda, bazen tüm uçuşlar birleştirilerek büyük bir airbus uçakla toptan halledilir, bazen de uçaklar 2-3 saat rötarın ardından konvoy halinde 15 er dakika arayla kalkabilir. Böyle tuhaflıkları da var. Boing falan diye beklediğiniz uçağa giderken önünüze bu pırpırlardan çıkabilir ve el bagajlarınızı bile uçağın altında tekrardan kargo kısmına alabilirler. Noluyoo yaa falan diye şaşırmayın.

Uçağa bindiğinizde elinizde büyük ihtimalle, yerinizi gösterecek hiç bir bilgi kalmamıştır. Uçuş kartının büyük kısmını salondan çıkarken, kalan küçük kısmını da uçağa götürülen otobüsten inerken alırlar. Uçağın altına geldiğinizde benim numaram neydi yaa diye saf saf bakınırsınız, ki aslında buna gerek de yoktur. Ama bunu sonradan anlarsınız tabi. Çünkü herkes boş bulduğu yere oturur ve hostesler de bu konuda mutabıktır. Onlar da ses etmezler.

Uçağın motorları çalışıp da uçak hareket edinceye kadar telefonla konuşmak gayet normal bir hadisedir, ürkmeyin. Hatta uçuş boyunca çalan telefonlar, gelen mesaj sesleri falan sıradan olaylardır.

Uçuş sırasında sadece meyve suyu ve kapalı su verilir. Fazlasını beklemeyin zaten yok. Haa fazlası bir şu var, buz. Evet meyve suyu yada kolanıza buz isteyebilirsiniz.

Cezayir'de ne konuşulur?


Birden çok dilin iç içe kullanıldığı ülke. Nasıl mı? İşte ihtimaller;

1. Fransızca sorarsınız, Franszıca cevap verilir.
2. Arapça sorarsınız, Arapça cevap verilir.
3. Derce sorarsınız, Derce cevap verilir.
3. Fransızca sorarsınız, Arapça cevap verilir.
4. Fransızca sorarsınız, Derce cevap verilir.
5. Arapça sorarsınız, Fransızca cevap verilir.
6. Arapça sorarsınız, Derce cevap verilir.
7. Derce sorarsınız, Fransızca cevap verilir.
8. Derce sorarsınız, Arapça cevap verilir.
9. Cümle içinde Arapça yada Fransızca kelimeler gelişi güzel kullanılabilir.
10. Kelime Fransızca iken ön eki Arapça kullanılabilir.
11. Bir de kime sorsan Arapça, Fransızca ve İngilizce bilir...

Gel de kafayı sıyırma...

Not: Derce denilen şey Arapçadan ve Fransızcadan kelimeler içeren, her kelimenin kolayını kullandıkları, bazen de her ikisinde de olmayan kelimelerin barındığı sokak ağzı, bambaşka bir şey.

13 Şubat 2011 Pazar

Tembeller Ülkesi / Lazyland

Bir kişinin yapacağı işi 3-4 kişi yapıyorsa,
Bir günde yapılabilecek bir iş 1 haftada bitiyorsa,
Girdiğiniz dükkanın sahibi sizi buyur etmiyor öylece oturuyorsa,
İkindin saat 3-4 gibi kapanan dükkanlar görüyorsanız,
Arkası aranan her şeyin akıbeti "inşallah, maşallah" a çıkıyorsa,
Her gün görüşen kişiler her sabah 10 dk "nasılsın iyi misin seremonisi" yapıyorsa,
Etrafta arabasını yolun ortasında durdurup konuşan kişiler varsa,

Siz kesin Cezayir'desiniz haberiniz yok... :)


28 Ocak 2011 Cuma

5 yıl Cezayir'in ardından 5 gün Tunus

5 yıllık Cezayir ikametimin üzerine Avrupa gibi gelen ülke. 4-5 gün süper geçti. Baştan sona gezdim. kurban bayramı olması sebebiyle bayramın 1. ve 2. günleri her yer açık değildi. Ama diğer günler kış sezonu olmasına rağmen açıktı.

İnsanlar saygılı, güler yüzlü. turisti seviyorlar, diğer Arap ülkelerindeki gibi değiller. Yani en azından Cezayir ile mukayese edemem, etmem ayıp olur. Yollar sokaklar düzgün giyimli insanlarla dolu. Her yerde turist ve çok sayıda Türk var. Kadınların çoğu açık. Yani türbanlı değiller. Zaten devlet dairelerinde bile yasak kapalı kadınların çalışması.

Yollar sokaklar tertemiz, şehirler arası yolar genelde ücretli otoyol olasa da güzel. Trafik 120'yle falan akıyor o derece. Araçların belli bir kısmı lüks, kalanı da orta sınıf. Öyle Çin malı yada 30 40 senelik araçlar yok etrafta.


*Hammamet ve Sousse otel cenneti, bir de yaz sezonu olsa eminim cıvıl cıvıl olacaktı ortalık. Kurban bayramında 30 € (kişi başı/gece) gibi cazip bir fiyata 4 yıldızlı bir otelde sabah-akşam yemekleri dahil bir otelde kaldık.

*Başkent Tunus düz ve geniş bir alanda. görmedim ama havaalanı oldukça gelişmiş diyorlar, sanırım Afrika'nın en iyilerinden.

*Sidi Bou Said mutlaka görülmesi gereken harika bir mekan. İnternette resimlerine bakmak bile cezbeder insanı. Her yer mavi beyaz, her yer eski ama bakımlı evlerle dolu. Mardin'in taş evleri gibi sıra sıra ama gerçekten çok farklı. Bilenler Bodrum'a da benzetebilirler burayı. Ama Burdaki kapıların hem renkleri hem işlemeleri başka yerdekiler gibi değil. Hepsi birer sanat eseri.

*Carthage başkente çok yakın zaten Sidi Bou Said'e gitmek için buradan geçiyorsunuz. Görülse de olur görülmese de bir yer.

*Bayramda kapalı olmasaydı Bardo mutlaka görülmesi gereken bir yerdi, kısmet değilmiş.


*Sousse güzel otelleri, golf sahaları ve cafeleriyle güzel bir şehir. Ayrıca burada Medina denilen kapalı çarşıda bolca hediyelik eşya ve çok mistik dükkanlar bulabilirsiniz. Öyle güzel dükkanlar var ki insan içerisinde çıkmak istemiyor. Buram buram tarih kokan sokaklar, sizi kapıdan içeri sokmaya çalışan güler yüzlü esnaf ve dokunmaya kıyamadığınız değerli eşyalar her yerde. Aman çarpmayım kırmayayım diye bazı dükkanlarda çok temkinli davranmak zorundasınız. Benim bu dükkanlardan aldığım en güzel hediyeliklerden birisi yukarıda resmi olan Sidi Bou Said'de bolca bulunan meşhur tunus evleri ve kapıları. Öyle çok hediyelikleri var ki bunların. İster kapı şeklindeki aynalardan alın sevdiklerinize iseter buzdolabına yapışan mıknatıslı alçı figürlerden, isterseniz de yine alçıdan yapılan maketlerden. Ahşap hediyelikler, bakır eşyalar en dikkat çekenler. Bir de Tunus'ta bolca gördüğüm kırmızı taşlardan yapılma kolye, küpe, bilezik benzeri şeyler var, onlar da bolca alınıyordu turistler tarafından.

*El-Jem Sousse'ye yakın ve İtalya'daki Collesium benzeri güzel bir yapı. Burayı gezerken dikkat edilmesi gereken bir şey var; alt tarafta üzeri demir ızgaralarla örülü yere inerseniz ortalıkta sivil polislerin olduğundan emin olun. Bayramda sivil polisler olmadığı için bizden önce orayı gezen bir türk gruba tacizde falan bulunanlar olmuş. O yüzden biz sadece üst kısımları görüp fotoğraf alabildik, risk almak mantıklı değil çünkü.

*El-Jem'e kadar gittiyseniz ve her gece bir yerde kalmayı planlıyorsanız daha güneye giderek Douz ve Matmata'ya kadar gidin. Biz geri dönüş yolunu da hesaplayınca vakit yetmiyor diyerek oralara kadar gitmedik. Zaten otelimizi önceden Hammamet'de ayırttığımız için başka otelde kalma şansımız yoktu.

*El-Jem'den geriye Hammamet yada başkente dönüyorsanız dönüş yolunda Kaouiran'a uğrayabilirsiniz.


Dışarıda yemek yiyorsanız pizza ve ızgara bir de Buggette isimli McDonalds benzeri dükkanlarda yenen hamburger benim önerilerim olur. Onun dışındaki yemekleri biliyorum. Kalan yemekleri otelde yedik çünkü. Çok katlı alışveriş merkezlerinde fast-food tarzı şeyler bolca var.

Netice itibariyle tunus gerçekten gezilesi, görülesi, bolca fotoğraf çekilesi bir ülke. Ben çok sevdim. Cezayir'den Tunus 500 km kadar. Dönüşle beraber 1000 km. Ve ben artı 1000 km de Tunus'ta yaptım. Yani bu gezip gördüğüm yerler arası birbirine çok da uzak değil. Arabayla bir kaç saatte istediğimiz yere kolayca ulaşıyorduk. Tunus dinarı neredeyse Türk lirasıyla aynı değere sahip. O yüzden alışverişlerde aldığınız şey kaça geliyor diye düşünmenize gerek yok. Etiketleri direkt olarak Lira gibi düşünün rahat edersiniz. Döviz bürolarından kolayca Dinar temin ediliyor. Çoğu otel kendi bünyesinde bozuyor dövizi. Zaten otele döviz yada kredi kartı ile de ödeme yapabilirsiniz. Otellerde ve mağzaların çoğunda kredi kartı mevcut. Bir de benzin bize göre ucuz olsa da diğer arap ülkelerine göre epey pahalı. 1,32 dinar falandı aldığımda.



27 Ocak 2011 Perşembe

Zinédine Zidane ve Nedjma Reklamları

Endüstriyel Futbol


Cezayir'in Djezzy'den sonra gelen ikinci büyük GSM Operatörü; Nedjma... Arapça'da yıldız manasına geliyor, ve sanırım reklam için yıldızını bulmuş gibi... Cezayir asıllı ünlü Fransız Zinédine Zidane. Bende hiç bir etkisi yok bu adamın ama kullandığım hattımdan gayet memnunum. Turkcell'e taş çıkartır, o derece...

Afrika'ya da kar yağar


Nadir görülen durumlardan birisidir. An itibariyle hava iyiden iyiye şaşırmıştır. Sabah 07:00 gibi başlayan kar yağışı 10:00 10:30 gibi yerini güneşe bırakırken, saat 12:00 gibi tekrar kar yağışına bıraktı. Özellikle Constantine, Setif gibi doğu illeri, sahilden daha içerideki kesimler bu yağışı görebiliyor. Tabi insan Afrika'da olduğunu bildiği halde etrafta kar görünce biraz dumura uğrayabilir. Daha cuma gün gömlekle gezip mangal yakarken, bugün itibariyle kar var her tarafta.

Karda yürümeyi bile bilmeyen insanların durumu genelde çok komik. Yere nasıl basacaklarından bile emin değiller. Panik havası var sokaklarda. 4-5 yılda bir rastlanan ve bir kaç santimi geçmeyen karın, bazı kişiler tarafından ilk defa görülüyor olması ise ilginç tabi. Özellikle karda araç kullanmayı bilmeyen sürücüler -ki zaten normal havalarda bile Cezayir'de araç kullanmak ayrı bir marifet gerektirir- böylesi durumlarda trafiği altüst ediyor. Kamyonlar ve tırlar yolları bloke ediyor. Trafik hepten çekilmez bir hal alıyor. Bu yüzden olsa gerek sabah kar yağışını görenler, başlarına geleceği bildiklerinden işe bile gitmiyor. Çalışan sayılarında gün itibariyle yarı yarıya düşüşler görmek mümkün. Kar demek tatil demek bir nevi.

Afrika’da kar görmek ilginç olsa da bir o kadar yorucu. Varsın yağmasın buralara, yağmur yeterli. İnsanların yarattıkları karmaşayı, aksayan işleri görmektense yağmamasını tercih ediyor insan.

Cezayir'den ayrılırken nelere dikkat etmek gerekir?

Cezayir'den Ayrılırken Dikkat Edilecek Hususlar

Yine başka bir şehirden başkente, oradan da İstanbul'a uçacağınızı varsayalım. Zaten başka bir güzergah yok, sadece İstanbul-Başkent seferleri var. Daha önce bahsettiğimiz muhtelif polis prosedürleri ve bagaj işlemleri gelirken de geçerli. Başkente geldiğinizde oyalanmadan dış hatlara geçin. Hiç değilse cafeler daha güzel dış hatlarda. öyle çok da pahalı değiller bizdeki kadar. Thy ile gelmişseniz yine thy ile döneceksiniz diye varsayalım. Uçağınız 13.20 gibi olacaktır. Istanbul'dan gelirken rötar yapmadıysa rötarsız kalkar. çünkü istanbul'dan gelen uçak aynı gün geri dönüyor.

Çıkış için gereken diğer kartı da doldurduktan sonra polis noktasında pasaport kontrolü yapılır. Oradan geçince üzeriniz aranır, çantanıza bakılır. Sonrasında ise küçük bir masada oturan mavi üniformalı, kuvvetle muhtemel bıyıklı bir polis size "yanınızda döviz olup olmadığını" sorar. Girişte deklere etmişseniz, deklere ettiğiniz evrakı ve yanınızda kalan dövizi sorar. Harcama yapmışsanız bankadan bozdurmuş olmanız gerekir ve onun da evrakını sorar. Yoksa başınız ağrıyabilir. çünkü döviz karaborsada daha yüksek bozduruluyor ve normalde yasak. Bu kısımlar biraz karışık o yüzden ben 300-500 civarı bir rakamla dolaşırım, kalanını saklamak en mantıklısı.

Dış hatlarda polis ve pasaport kontrolünü geçtikten sonra, yani free shop/duty free lere ulaşınca; ülkenin kendi para birimi olan dinar geçmiyor. Illa ki euro, usd yada kredi kartı gerekiyor. çay, kahve veya yemek alacaksanız sorun yok. Ama sigara, parfüm yada içki alacaksanız durum böyle. Mağazalar oldukça avantajlı. Istanbul'dan 40-50 euro verip aldığınız bir parfüm burada 20-25 euro. Jean paul gaultier, 212 gibi... Sigara, puro ve içkiler de bir o kadar ucuz. Taşıyabileceğiniz kadar alın sorun olmuyor. Bir de şayet taze hurma seviyorsanız, ki cezayir'e gelip gidenlere genelde sipariş verilir; salona geçmeden önce aşağıdaki mağazalardan alın. Hem taze hem de küçük paketlerde bulmak mümkün.

Uçuş saati yaklaştığında çıkış kapısına yakın olmaya çalışın. Bekleyen yolcular arasında büyük ihtimalle çinliler de olacaktır ve adamlar sürü halinde hareket ettiği için sıkıntı oluyor. Bu çinliler nerden çıktı demeyin, zira gelirken de görürsünüz. Uçağın yarısı çinlidir. Buradaki inşaat firmalarında çalışan ve çin-cezayir arasındaki bir anlaşmadan dolayı gelen mahkumlar aslında onlar. Bedava insan gücü bir nevi.

Son kontrolü geçip tünelin sonuna vardığınızda, yani thy hostesleri size bir kaç metre öteden gülümserken bir son dakika golüyle daha karşılaşabilirsiniz. Uçak kapısında bekleyen polisler son kez çantanıza bakarlar. O kadar makineden x-ray den geçmişsinizdir ama polisler son kez bir daha bakarlar el bagajlarınıza. Allah belanızı versin emi. Burdaki amaç bellidir. üzerinizde yüklü döviz varsa ona bakacaklar. Dikkatli olun. Iyi yerlere saklayın. Yoksa desteden çektiği parayı geri vermez. Bu rakam 500 euro olsa bile.

Ve nihayet buradan da geçtikten sonra gazetenizi alın ve uçağa girin. Memlekete hoş geldiniz diyebiliriz bu dakikadan sonra. Ben şahsen gazetemi elime alıp yerime oturduğumda rahatlıyorum. Her geliş gidiş bir eziyet gibi. Bir kaç sene daha böyle sürecek sanırım.

Cezayir'e gelirken nelere dikkat etmek gerekir?


Cezayir'e Gelirken Dikkat Edilecek Hususlar

Vizeye ihtiyacınız olacak. Vizesiz giremezsiniz. Thy ve air algerie seferleri var. Ben sürekli thy ile geldiğim için diğer firmanın uçuş günleri, saatleri ve hizmetleri hakkında bilgim yok. Thy ise her gün bir kez uçuş düzenliyor cezayir'e. Uçak sadece istanbul-alger arası var.

THY ile gelenler için istanbul'dan kalkış saati 10.40 tır. Uçuş süresi 3-3,5 saat kadardır ve indiğiniz anda saatlerinizi bir saat geriye almanız gerekir. Yani cezayir'e indiğinizde yerel saat yaklaşık olarak 13:00 civarı olacaktır. Kaptan pilot repliği gibi oldu ya neyse...

İstanbul'dan bagaj vereceğinizde genellikle h veya g yazan kontuardan işlem yapacaksınız. Yarım yamalak türkçesiyle musallat olan, cezayirli bavul tacirlerine kulak asmayın, muhtemelen bagajınızda yer var mı diye soracaklarıdır. çıkış kapısına gittiğinizde etrafta çinliler görürseniz şaşırmayın. Sebebini aşağıda açıkladım. Ilk gidişimde etrafımda bir sürü çinli bir o kadar da uzun beyaz elbiseli, sakallı tipler görünce "galiba yanlış geldim ben, kesin uzak doğuda müslüman bir ülkeye gidiyor bu uçak" diye düşünmüştüm.

Uçakta size hostesler tarafından dağıtılan küçük bir form olacak. Kimlik büyüklüğünde ve beyaz renkte. Bunun bir de sarı renkte olan var, onu çıkışta kullanıyoruz. 5 senedir belki 20 defa gelip gittim, hala alışamadım, nemize yarıyor bilmiyorum ama doldurmak zorundasınız. Isim, soyisim, doğum yeri/tarihi, pasaport bilgileri, meslek, ikametgah adresi ve gidilecek adresleri yazsanız kafi.

El bagajınız küçük ise uçaktan hızlıca çıkmaya gayret edin. Sebebini alt kata inip de polis noktasına vardığınızda anlayacaksınız. 2-3 uçak aynı anda indiğinde 1-2 saat beklemek zorunda kalabilirsiniz, bağlantılı uçuşunuz varsa heba olur...

Polis noktasının hemen arkasında bir nokta daha var, elinizdeki eşyalar kontrol edilir, içine bakarlar. Sonrasında bagajınızı almak için beklersiniz. Bagajınız geldiğinde şayet üzerinde tebeşir izleri görüyorsanız durum sakat. Içinde şüphelendikleri bir şeyler görmüşlerdir (muhtemelen metal) ve çıkışta tekrar polise açmak zorunda kalırsınız bagajınızı. Tavsiyem: yanınızda ıslak mendil falan varsa tebeşir izlerini yok edin, rahatça geçin. Ben işim icabı metal makine parçaları taşımak zorunda kalıyorum bazen. Faturasını yanınızda bulundurun. Fatura miktarı yüksekse harç ödemek zorunda kalabilirsiniz. Böyle bir durumda olayı büyütmeden polise 10-20 dolar gibi bir şeyler verirseniz sorun yaşamazsınız. Rüşvet çok yerde iş görür cezayir'de.

Bagajı aldık, polisten geçtik ve dış hatlar terminalinin salonuna çıktık. Başkentte kalacaksanız, birileri sizi karşılıyorsa sorun yok. Atlar gidersiniz. Kendiniz gidecekseniz taksi kullanın. Fakat başkentte kalmayacaksanız ve devamında yurt içi uçuşunuz varsa, iç hatlar terminaline gitmeniz gerekecek. Dış hatlardan hangi kapıdan çıkarsanız çıkın, sağa doğru yardırıp gidin. Dış hatlar binası hilal şeklinde ve sağ tarafında iç hatlar var. Zaten üzeri tenteli bir yoldan yürüyeceksiniz ve insanlar muhtemelen aynı yerden ilerliyor olacak.

İç hatlara girişte tekrar bir polis kontrolü gerekecek. Bu duruma alışkın olun zira gelişte ve gidişte polis görmekten, bagaj açmaktan ve derdinizi anlatmaktan sıkılır hale geleceksiniz. Iç hatlara girdiğinizde sol tarafta check-in yaptırmak için gişeler var. Uçak saati yaklaşmadan almazlar bagajları. Bir de şöyle bir sorun olabilir, bazen yaşıyorum ben; thy ile geldiğiniz varsayalım. Yurt dışı uçuşlarında bagaj hakkınız 30 kg. Yurt içi uçuşta ise 20 kg. Kıl birisine rastlarsanız ekstra ücret isteyebilir. 10 dolar gibi bir rakam öder devam edersiniz.

Check-in yaptırıp çıkış kapılarına doğru giderken uçakta doldurduğunuz formun diğer renkte olanını alın bu sefer. Ilkinde etree, ikincisinde sortie yazar. Giriş ve çıkış yani. çıkarken de bu karta ihtiyacınız olacak. Bir diğer polis noktasından ve el bagajlarının kontrolünden geçtikten sonra yeni bir salona gireceksiniz. Sol tarafta küçük bir cafe karşılarda ise çıkış kapıları. Burada bekleme süreniz çok göreceli. Aynı şehre 15.30 ve 19.30 uçağı olsa bile bu iki uçak varacağı yere yarım saat arayla havalanabiliyor. Yani erken olan uçuşlar genellikle rötar yapar. Rötar yapmamışsa şansınız var demektir.

Uçağa hareket ettiniz ve sizi taşıyan otobüs uçağın yanında durdu. Hemen kapı açılmaz. Otobüsün kapısına gelen polisler uçuş kartınıza bakar ve sizi tek tek salarlar otobüsten. Otobüsten iner inmez bagajların olduğu yöne gidin. Bir kaç metre ötede yerde bekliyor olacaklar. Bagajını kendi elinizle taşıma arabasına koymazsanız uçağa yüklemezler. Sonra benim bagajım kayıp diye ağlamayın...

Bagajı gösterdikten sonra polis tekrar üzerinizi arar, bazen çantanızı açtırır, bakar sadece. Uçağa bindiğinizde elinizde kalması gereken uçuş kartının parçası yoksa, ki çoğu zaman otobüsten inerken hepsini alırlar, endişe etmeyin. Koltuk numaranızı gösteren küçük kart olsa da olmasa da kimse kendi yerine oturmaz. Sağda solda cep telefonu ile konuşan tipler görürseniz heyecan yapmayın, kapatmıyor geri zekalılar. Kaç kez kavga edecek oldum nafile. Bir gün düşecek diye korkuyorum ama hayırlısı.

Burdan sonrası size kalmış. Gideceğiniz şehre göre ulaşım, otel yada diğer şeyler değişkenlik gösterecektir.

Cezayir Günlükleri: Constantine ve civarı

Cezayir sadece başkent "Alger" den ibaret değildir.

Evet, maalesef bir de Constantine denilen şehir var ki insanlar burada da yaşamak zorundalar. La village de Constantine. Başkent, Fas’a yakınken Constantine ise Tunus’a yakındır. Amerika’nın doğusunu bilmem ama tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Cezayir’de de doğuda yaşamak zordur. Bir milyonu aşkın nüfusuna rağmen iş çıkışında gidip oturabileceğiniz, adam gibi yemek yiyebileceğiniz bir mekan bulamazsınız bu şehirde. Zaten o saatler ölmüş olan şehir, bir yabancı için daha da çekilmez bir hal alabilir. Tavsiyem zorda kalmadıysanız gelmeyin Constantine'e.

Constantine'e 135 km. mesafede Annaba denilen bir şehir var. yaz aylarında vakit geçirmek için fena sayılmaz. En azından Cezayir şartları için. Annaba'ya yaz aylarında gidenler bouna beach club denilen yerde iyi kötü eğlenebiliriler. En azından gözlerinizi kapatıp şezlonga uzandığınızda kendinizi bir an olsun Cezayir’de hissetmeyebilirsiniz.

Constantine civarı şehirleri bildiğim için Skikda'dan bahsedeyim şimdi de. Skikda Constantine'e 90 km. uzaklıkta bir liman kenti. Ama merak etmeyin burada da gezilip görülecek her hangi kayda değer bir mekan yok. Bir kaç bakir plaja gidip denize girebilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken tek şey ıssız yerlere gitmemenizdir. Varsın etrafınızda tuhaf insanlar olsun ama yine de birileri varlığınızdan haberdar olsun. Yoksa soyulmanız, gasp edilmeniz ve hatta yaralanmanız an meselesidir. Bu şehir çapulcu dolu. Bayram iznine giderken bir mimarla tanıştım, iki ortak bir otel ihalesi almışlar. 300-350 kişi kapasiteli bir otel inşaatı başlamış. Ama şahsi fikrim turizmden yana bir halt olmaz bu şehirden...

Constantine - Alger arasında 120 km. kadar gittiğinizde Setif denilen şehre ulaşırsınız. Bu şehre gelmeden 20 km. kadar geride ise El-Eulma yada halk arasındaki tabiri ile Dubai vardır. Bu El-Eulma'nın özelliği her türlü elektronik eşya ve cep telefonunu ucuza bulabilmenizdir. Fakat garanti diye bir şey söz konusu değil, kapıdan çıkıncaya kadar.

Genel olarak baktığımda 15-20 sene öncesinin Türkiyesini görüyorum ben Cezayir’de. Elbette ki buralar da gelişecek, bir standarda binecek ama epey sancılı geçeceğe benzer. En azından 3 senedir benim gözlemlediklerim bu şekilde.